IHH

IHH BANNER

18 Şubat 2015 Çarşamba

İki kat sevap alanlar

İki kat sevap alanlar

İki kat sevap alanlar Sual: Bir ibadeti yapınca herkes bir sevap alırken iki sevap alan kimseler de olur mu? CEVAP Evet vardır. Aynı ameli işleyen kimseden Eshab-ı kiram daha çok sevap alır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir: (Yemin ederim ki, bir kimse, Uhud dağı kadar altın sadaka verse, eshabımdan birinin bir avuç kadar arpa sadakasının sevabına kavuşamaz.) [Buhari] İhlası çok olanın aldığı sevap da çok olur. İki kat sevap alanlar çoktur. Bu konudaki hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir: (Şunlar amellerine karşılık iki sevap alırlar: 1- Resulullahın ezvâc-ı tahiratı [müslümanların anneleri olan temiz hanımları], 2- Ehl-i kitap [kitaplı kâfir] iken tevbe edip müslüman olanlar, 3- Köle olan, hem Allahü teâlânın hem de efendisinin hakkını ödediği için.) [Buhari] (Akrabaya verilen sadakanın sevabı iki kat olarak verilir. Yani hem sadaka ve hem da sıla-i rahim sevabı kazandırır.) [Taberani] (İkindi namazı, sizden önceki ümmetlere de farz idi, fakat onlar bunu terk ettiler. Bu namaza devam edene iki kat ecir vardır.) [Müslim, Nesai] Cuma günü yapılan ibadetlere en az, iki kat sevap verilir. Cuma günü işlenen günahlar da, iki kat yazılır. (Riyad-ün-nasihın) Her günahtan sonra, hemen tevbe etmek farzdır. Tevbeyi bir saat kadar geciktirince, günah iki kat olur. (Hak Sözün Vesikaları) Resulullah efendimize verilecek sevaplar, diğer Peygamberlere verilecek sevaplardan kat kat fazladır. Makbul bir ibadet ve hayırlı bir iş işleyene verilen sevap kadar bunun hocasına da verilir. Hocasının hocasına dört misli, onun hocasına sekiz misli, onun da hocasına onaltı misli olmak üzere, Resulullaha kadar her hocaya talebesinin iki misli sevap verilir. Mesela, yirminci hocasına 524288 sevap verilir. Resulullaha, ümmetinin her iyi işi için sevap verilir. Muhammed aleyhisselama verilecek olan sevapların sayısı, bu hesaba göre düşünülürse, hepsinin miktarını Allahü teâlâdan başka kimse bilmez. Selefi salihinin, sonra gelenlerden daha efdal, daha üstün oldukları bildirildi. Sevap sayısı bakımından bu üstünlük meydandadır. (Herkese Lazım Olan İman) (Bir hayrın yapılmasına yol gösteren onu yapan gibidir) mealindeki hadis-i şerife göre, sadakayı açıktan vermek, iyiliği açıkça yapmak iki kat sevap olur. Biri, sadaka sevabı, ikincisi ise, başkalarını teşvik etmek sevabıdır. Bir hadis-i şerif meali: (Sadakayı gizli vermek, açıktan vermekten efdaldir. Ancak, örnek olmak için, teşvik etmek için açıktan verilen sadaka gizli sadakadan efdaldir.) [Deylemi] Riya korkusu olursa sadakayı gizli vermek daha sevaptır. (Ya Resulallah, hangi sadaka daha faziletlidir?) diye sorulunca, (Az maldan gizli verilen sadaka) buyurup, (Eğer sadakayı açık verirseniz güzel olur, gizli verirseniz, sizin için daha hayırlıdır) mealindeki âyet-i kerimeyi okudu. (Taberani) Bir iyiliğe çok sevab Sual: S. Ebediyye’de, (Cuma günü yapılan ibadetlere, en az iki kat sevab verilir. Cuma günü işlenen günahlar da, iki kat yazılır) deniyor. Günahlar niye iki kat yazılıyor? CEVAP Bu, cuma gününün faziletindendir. Bir şeyin kıymeti ne kadar çoksa, ona saygısızlığın günahı o kadar büyük olur. Bir hadis-i şerif: (Allah katında, cuma günü işlenen sevabdan daha kıymetlisi olmadığı gibi, o gün işlenen günahtan daha kötüsü yoktur.) [Cami-üs-sagir] Sokakta günah işlemek günahtır, camide işlenirse daha çirkin olur. Hele Kâbe’de işlenirse daha büyük olur. İşlenen aynı günah, işleyene ve işlenen yere göre de değişir. Bir hadis-i şerif: (Komşu kadına, arkadaş hanımına şehvetle bakmak, yabancı kadına bakmaktan on kat daha günahtır. Evli kadınlara bakmak, kızlara bakmaktan bin kat daha günahtır. Zina günahları da böyledir.) [Taberanî] Demek ki aynı günah, yapılan yere ve şahıslara göre değişiyor. Bunun dışında ise, Cenab-ı Hak iyiliklere kat kat sevab verirken günahlara kat kat vermiyor, bir günahı bir günah olarak yazıyor. Dört hadis-i şerif: (Müslümanın her iyiliği için, on katından yedi yüz katına kadar sevab yazılır. Her günahı için ise bir misli yazılır.) [Müslim] (Her iyilik için on mislinden yedi yüze kadar sevab yazılır. Her kötülük ise, bir misli yazılır. Allah onu affederse hiç yazılmaz.) [Buhârî] (Rabbiniz rahimdir. Bir iyilik yapmak isteyip de yapamayana, bir sevab yazar. Yapana on mislinden yedi yüz misli veya daha fazla sevab yazar. Kötülüğü isteyip de yapmayana bir sevab, yapana ise bir günah yazar, dilerse onu affeder.) [Taberanî] (Allahü teâlâ buyuruyor ki: Bir iyilik yapmak isteyip de, yapamayan kuluma, bir sevab yazarım. Yaparsa on mislinden yedi yüz misline kadar sevab yazarım. Bir kötülük düşünüp de yapmayana bir şey yazmam. Yaparsa sadece bir günah yazarım.) [Buhârî] Dört âyet-i kerime meali: (Hasene ile [salih amelle] gelene, [en az] on kat sevab verilir. Seyyie ile [günahla] gelen de, misliyle cezalanır. Hiçbiri haksızlığa uğratılmaz.) [Enam 160] (Hasene ile [salih amelle] gelene, ondan daha iyi bir mükâfat verilir. Seyyie ile [günahla] gelen de, sadece yaptığı kadar ceza görür.) [Kasas 84] (Malını Allah yolunda harcayanın hâli, her başağında yüz tane bulunan yedi başaklı bir tohuma benzer. Allah dilediğine daha fazla da verir.) [Bekara 261] (Allah, [kötülüğün cezasını adaletle verir] zerre kadar haksızlık etmez, zerre kadar iyiliğin sevabını da kat kat artırır ve ayrıca büyük mükâfat verir.) [Nisa 40] Allahü teâlâ, sevabı kat kat vermekle ve günahları affetmekle kalmıyor. Günahlarını sevaba çevirdikleri de vardır. Bir âyet-i kerime meali de şöyledir: (Tevbe edip iman eden ve salih amel işleyenlerin günahlarını sevablara çeviririm. Allah gafur-ür-rahimdir, çok affedici ve çok merhametlidir.) [Furkan 70]


Read more: http://kalpislam.blogspot.com/2015/02/iki-kat-sevap-alanlar.html#ixzz3S5HOi4z5
Under Creative Commons License: Attribution Non-Commercial Share Alike

Bire yediyüz sevap

Bire yediyüz sevap

Bire yediyüz sevap Sual: Yapılan iyilik ve ibadetlere, en çok ne kadar sevap verilir? CEVAP Allah rızası için yapılan iyiliklerin, sadakanın, zekatın karşılığı verenin ihlas derecesine göre, bire ondan bire yediyüze, hatta daha fazla olur. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (Mallarını Allah yolunda harcayan kimselerin hâli, yedi başak bitiren ve her başağında yüz tane bulunan bir tohuma benzer. Allahü teâlâ, dilediğine daha fazla da verir. O vâsi ve âlimdir.) [Bekara 260] [Vâsi, takat ve kudret sahibidir, ihsan ettiği şeyler Ona darlık vermez. Âlim, her şeyi, haliyle, hakikat ve özüyle bilicidir. İnfak edenin niyetini, ihlaslı olup olmadığını ve infak kudretini bilir. İnfak, harcama, ihtiyaç karşılamadır.] Hadis-i şeriflerde ise buyuruldu ki: (Bir iyiliğe on mislinden 700 misline kadar sevap verilir. Ancak oruç hariç, Allahü teâlâ, onun mükafatını ben [hesapsız] veririm buyurdu.) [İbni Huzeyme] (Rabbiniz, rahimdir. Bir iyilik yapmak isteyip de yapamayana, bir sevap verir. Yapana on mislinden 700 misline kadar veya daha fazla sevap yazar. Kötülük yapmak isteyip de yapmayana bir sevap, yaparsa bir günah yazar.) [Taberani] Allahü teâlânın rahmeti, ihsanı boldur. Zerre kadar bir iyiliğe dağ kadar sevap verir. Mülk Onundur, dilediğine dilediği kadar ihsan eder. Kimse Ondan hesap soramaz. Sevap-günah miktarını, göklerin büyüklüğünü, uzaklıkları ve ahiretteki zamanları ve dünyanın yaratılışını ve mahlukların sayısını bildiren rakamlar, miktar sayısını göstermek için değil, miktarın çokluğunu anlatmak içindir.


Read more: http://kalpislam.blogspot.com/2015/02/bire-yediyuz-sevap.html#ixzz3S5HDZHYs
Under Creative Commons License: Attribution Non-Commercial Share Alike

Asıl marifet çok sevap kazanmaktır

Asıl marifet çok sevap kazanmaktır

Asıl marifet çok sevap kazanmaktır * Kalb dünya arzularından birine bağlı kaldığı ve geçici lezzetlerden birinin peşine takılıp gittiği müddetçe, ahireti nasıl sevebilir? * İnsanın ilmi arttıkça, Allah’a sevgisi arttıkça, nefsinden soğumaya, nefret etmeye başlar. Bu hâle kavuşmak, Allahü teâlânın lütuf ve ihsanıdır. O kulunu sevdiğinin alametidir. * Dünyada asıl marifet, çok para kazanmak değil, çok sevap kazanmaktır. * Dertlerinizi kullara değil, Allahü teâlâya arz edin. İstisnalar hariç, dert ve belanın tamamının kendi kusur ve kabahatlerimizden dolayı olduğunu unutmayalım. * Yumuşak ve mülayim olan kazanır. * Size dininizi imanınızı öğreten ana babanız sizden razı olmadıkça Allahü teâlânın sevgili kulu olamazsınız. İhsana kavuşma sebebi anne baba duasıdır. * Çölde kalmış insanın suya hasreti gibi, herkesten dua almaya bakın. Üç kişinin duası kabul olur red olunmaz: 1)Anne babanın 2) Misafirin 3) Mazlum olanların. * İlk imanımızı anamızdan, babamızdan öğrendik. Onlar ilk mürşidimizdir. Onun için ana baba hakkı çok büyüktür. Bu yüzden, din düşmanları; İslam’ı kökünden kazımak için aile yuvasını yıkmak lazım diyorlar. * Çocuklarımıza çok ihtimam göstermeli. Kur’an-ı kerim okumalarına, ehl-i sünnet itikadını ve ilmihal bilgilerini öğrenmelerine, ehl-i sünnet âlimlerinitanımalarına ve sevmelerine çok ehemmiyet vermeli. * Düşmanını tanımayan dostunu bulamaz. * Ehl-i sünnet itikadından bir mesele öğretmek onlarca nafile hacdan daha sevaptır. * Bir talebe, dinini öğrenmeye ve dine hizmet etmeye, müslümanlara ve insanlara faydalı olmaya niyet ederse, bu niyetle okursa, her nefesi zikir olur. * Edebe riayet etmeyen hiç kimse, Allahü teâlâya kavuşamaz, yani veli olamaz. Din büyüklerinin yolu baştan sona edeptir. Namazın sünnet ve edeplerinden birini gözetmek ve tenzihi bir mekruhtan sakınmak; zikir, fikirden (tefekkürden) üstündür. * İslamiyet bir ağaç gibidir. Kökü iman, gövdesi ibadet, meyvesi ihlas. * Dinimizin 4 kelimeyle özeti: İnanmak, muhabbet, yapmak, sakınmak. * Tatlı dilli, güler yüzlü olun. Hiç kimseyle münakaşa etmeyin. Bölünmeyin, tefrikaya düşmeyin. Tefrika fitnedir, sakın düşmeyin.


Read more: http://kalpislam.blogspot.com/2015/02/asl-marifet-cok-sevap-kazanmaktr.html#ixzz3S5H8hEKV
Under Creative Commons License: Attribution Non-Commercial Share Alike

Az iyiliğe çok sevap

Az iyiliğe çok sevap

Az iyiliğe çok sevap Sual: Bir hoca ufacık bir iyiliğe, dağlar kadar sevap, ufak bir hataya dağlar kadar günah olmaz diyor, doğru mudur? CEVAP Yanlıştır. Allah rızası için yapılan iyiliklerin, sadakanın, zekatın karşılığı, verenin ihlas derecesine göre, bire ondan bire yediyüze kadar hatta daha fazla olur. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (Mallarını Allah yolunda harcayanların hâli, yedi başak bitiren ve her başağında yüz dane bulunan bir tohuma benzer. Allah dilediğine daha fazla da verir. O vasi ve âlimdir.) [Bekara 261] [Vasi, takat ve kudret sahibidir, ihsan ettiği şeyler Ona darlık vermez. Âlim, her şeyi, haliyle, hakikat ve özüyle bilicidir. İnfak edenin niyetini, ihlaslı olup olmadığını ve infak kudretini bilir. İnfak, ihtiyaç karşılama demektir.] Sabredenlere verilecek sevap da hesapsızdır. Sabredenlere o kadar çok sevap verilir ki, bunun miktarını Allahüteâlâdan başka kimse bilmez. Bir âyet meali: (Sabredenlere mükafatları hesapsız verilecektir.) [Zümer 10] Bire yediyüz almak Hadis-i şeriflerde ise buyuruldu ki: (Bir iyiliğe on mislinden 700 misline kadar sevap verilir. Allahü teâlâ, "Ancak oruç hariç, onun mükafatını ben veririm" buyurdu.) [İbni Huzeyme] (Zilhiccenin ilk günlerinde tutulan oruç, bir sene oruç tutmaya, bir gecesini değerlendirmek de Kadir gecesini değerlendirmek gibidir.) [İbni Mace] (Zilhiccenin ilk on gününden daha faziletli gün yoktur. Bir amele yedi yüz misline kadar sevap verilir.) [Tergib] (Bugünlerin herbiri fazilette bin güne, Arefe ise on bin güne eşittir.) [Beyheki] (Aşûre günü gusleden, yeni doğmuş gibi günahlardan temizlenir.) [Şir’a] (Aşûre günü, zerre kadar sadaka verene, Uhud dağı kadar sevap verilir.) [Şir’a] Allahü teâlânın rahmeti, ihsanı boldur. Zerre kadar bir iyiliğe dağ kadar sevap verir. Mülk Onundur. Dilediğine dilediği kadar ihsan eder. Kimse Ondan hesap soramaz. Sevap-günah miktarını, göklerin büyüklüğünü, uzaklıkları ve ahiretteki zamanları ve dünyanın yaratılışını ve mahlukların sayısını bildiren rakamlar, miktar sayısını göstermek için değil, miktarın çokluğunu anlatmak içindir. (Marifetname)


Read more: http://kalpislam.blogspot.com/2015/02/az-iyilige-cok-sevap.html#ixzz3S5H2ks3O
Under Creative Commons License: Attribution Non-Commercial Share Alike

Ameller yedi türlüdür

Ameller yedi türlüdür

Ameller yedi türlüdür Sual: Aynı günah veya sevap işlendiği duruma göre azalır veya çoğalır mı? CEVAP Evet. Bazı yer ve durumlarda, bazı gün ve aylarda farklılık gösterir. Mesela Cuma günü yapılan ibadetler de, günahlar da, iki kat yazılır. Hadis-i şerifte, (Sevaplar içinde Cuma günü ve gecesinde yapılandan daha kıymetlisi, günahlar içinde de Cuma günü ve gecesinde işlenilenden kötüsü yoktur) buyuruldu. Ramazan-ı şerif ayında bütün nafile ibadetlere verilen sevap, başka aylarda yapılan farzlar gibidir. Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan 70 farz gibidir. Bunun gibi farklı durumlar hariç, amellerin durumu aynıdır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir: (Ameller, yedi türlüdür: 1- İkisinin karşılığı vaciptir. 2- İkisi misli misline karşılık görür. 3- Biri on misli sevaba kavuşturur. 4- Biri yedi yüz misli sevaba ulaştırır. 5- Birinin sevabını ise ancak Allahü teâlâ bilir. Bunların izahı şöyledir: 1- İtikadı ve amelleri düzgün olana Cennet vacip olur. Müşrik olana Cehennem vacip olur. 2- Bir günah işleyene bir günah yazılır. 3- Bir iyilik işleyen on misli sevaba kavuşur. 4- Malını Allah yolunda harcayana yedi yüz misli sevap verilir. 5- Oruç tutanın sevabını ise Allah’tan başkası bilmez.) [Hakim] Geri dön


Read more: http://kalpislam.blogspot.com/2015/02/ameller-yedi-turludur.html#ixzz3S5GwTaSY
Under Creative Commons License: Attribution Non-Commercial Share Alike

Dua, ölü-diri herkese fayda verir

Dua, ölü-diri herkese fayda verir

Dua, ölü-diri herkese fayda verir Sual: Bazı kimseler, (Ölmüş olan birinin amel defteri kapandığına göre, onun için dua etmenin, sadaka vermenin, kurban kesmenin, Fatiha okumanın veya dua etmenin ne faydası vardır?) diyorlar. İnsan ölünce amel defteri kapanır mı? CEVAP Her gün dinin bir emrini tenkit ederek, sorgulayarak, Müslümanları dinimizden soğutmaya çalışıyorlar. Bir kimse ölünce amel defteri kapanmaz. Yani ona sevap gönderilmezse sevap alamaz. Gönderen olursa alır. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Bir mümin vefat edince her ameli kesilir. Yalnız üç amelinin sevabı, amel defterine yazılmaya devam eder. Bunlar, sadaka-i cariyelerinin, faydalı kitaplarının ve salih çocuklarının kendisi için ettikleri dua ve istiğfarların sevaplarıdır.) [Ebuşşeyh] Bu hadis-i şerif amel defterinin kapanmadığını gösteriyor. Burada bildirilen üç amel nedir? Sadaka-i cariye, devam eden hayır hasenat demektir. Cami, çeşme yol yapmak, ağaç dikmek, mektep yapmak, su kanalları yapmak gibi, insanlara faydası dokunan bütün işlerdir. Bunlar ise sayılmayacak kadar çoktur. Faydalı eser bırakmak, dinimize dünyamıza faydalı olan her eser buna dahildir. Fıkıh kitabı, tefsir kitabı, ilmihal kitabı, tıp kitabı, fizik, kimya kitabı faydalı kitaplardandır. Kasetler, CD’ler, filmler faydalı olmak şartı ilehepsi sadaka-i cariye hükmündedir. Faydalı bir radyo, faydalı televizyon, faydalı gazete, faydalı dergi, faydalı bir internet sitesi gibi her çeşit yayın, sadaka-i cariyeye dahildir. Salih çocukların duası ve istiğfarları, birer sadaka-i cariyedir. Yani ana babanın defterine hep sevap yazılmasına sebep olurlar. Çocuklar, ölmüş ana babaları için, kurban keserse, Fatiha okursa, sadaka verirse, yemek yedirirse, yahut dua ederse ana babasının günahları affolur, amel defterlerine sevap yazılır. Mesela İbrahim aleyhisselam (Ey Rabbimiz, [Kıyamette] hesaba çekildiği gün, beni, ana-babamı ve bütün müminleri mağfiret et) diye dua etmiştir. (İbrahim 41) Bu âyet-i kerimede bir müminin duası ile diğer müminlerin günahları affediliyor ki, böyle dua edilmesi emredilmiştir. Duanın fazileti hakkındaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyledir: (Dua, ibadettir.) [Tirmizi, Nesai] (Ölmüş ana-baban için dua ve istiğfar et!) [İbni Mace] (Dirilerin de ölülere hediyesi, onlar için dua ve istiğfar etmektir.) [Deylemi] (Defnedilen kardeşiniz, şimdi sorguya çekiliyor, ona dua edin!) [Ebu Davud] (Cenaze namazında, üç saf cemaat bulunan mümin, Cennete girer.) [Tirmizi] (Kırk müslüman, bir müminin cenazesinde bulunup onun affı için dua ederlerse, duaları kabul olur.) [Müslim] Ölü için dua edilir, Kur'an-ı kerim okunur, sadaka verilir. Sadece onlar için namaz kılınmaz ve oruç tutulmaz; fakat bunların sevapları bağışlanır. Tahtavi haşiyesinde buyuruluyor ki: (Bir kimsenin, kaza edemediği namazlarının iskatının yapılması için bütün âlimlerin sözbirliği vardır. Namazın iskatı olmaz demek çok yanlıştır. Çünkü bu hususta mezheplerin icmaı vardır. [Nesai’deki] hadis-i şerifte (Bir kimse, başkası yerine oruç tutamaz ve namaz kılamaz. Ama onun orucu ve namazı için fakir doyurur) buyuruldu.) [s.356] Nimet-i İslam’daki bu hadis-i şerif, Dürer’de de mevcuttur. Oruç, namaz, sadaka ve diğer ibadetlerin sevabını başkalarına bağışlamak caizdir. (Hidaye) Tatarhaniyye fetva kitabında (Sadaka veren kimse, sevabının bütün müminlere verilmesi için niyet ederse, kendi sevabından hiç azalmadan, bütün müminlere de sevabı erişir. Ehl-i sünnet mezhebi böyledir) buyuruldu. (Redd-ül-muhtar) Ölüye sevap günah yazılması Ölenin ameli kesilir. Ama iyi veya kötü çığır açanların ve sadaka-i cariye bırakanların ameli kesilmez. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (İyi işe vesile olan, hayatında da, öldükten sonra da o işi yapanlar kadar sevap kazanır. Kötü işe ön ayak olana da, bu iş terk edilinceye kadar, bunun günahı yazılır.) [Taberani] (Mümin öldükten sonra, yedi amelinin sevabı kabrinde de defterine yazılır. Bunlar: İlim öğretmek, çeşme yapmak, su kuyusu kazmak, meyve ağacı dikmek, cami yaptırmak, Mushaf bırakmak, Ölümden sonra kendine istiğfar edecek salih evlat bırakmak.) [Ebu Davud] (Anası babası vefat ettikten sonra onlar namına hac edene Cehennemden azatlık yazılır ve onların ecrinden bir noksanlık olmadan tam bir hac sevabı verilir.) [Beyheki] Kur’an-ı kerimde de bu husus bildirilmiştir: İnsanları saptıranlar, kendi günahlarını yüklendikleri gibi saptırdıkları kimselerin günahlarından bir kısmını da yüklenirler. (Nahl 25) Yukarıdaki ifadelerden anlaşıldığı gibi, ölenlerin ameli kesildiği halde, sağlığında iyi veya kötü bir eser bırakanların amelleri kesilmiyor. Salih evlat bırakanların da kesilmiyor. Salih evlat ana babasına dua eder, onlar için sadaka verir, kurban keser. Bu sevaplar ölen kişinin amel defterine yazılır. Hiç kimsesi olmayan günahkâr ölülerin halleri zordur. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Ölünün mezardaki hali, imdat diye bağıran, denize düşmüş kimseye benzer. Boğulurken, kendisini kurtaracak birini beklediği gibi, ölü de, ana babasından, kardeşinden, arkadaşından gelecek bir duayı gözler. Ona bir dua gelince, dünyaya ve dünyada olanların hepsine kavuşmaktan daha çok sevinir. Allahü teâlâ, yaşayanların duaları sebebi ile, ölülere dağlar gibi çok rahmet verir. Dirilerin, ölülere hediyesi, onlar için dua ve istiğfar etmektir.) [Deylemi] Bu durumları iyi bilen Mazher-i Cân-ı Cânân hazretleri, bir kabrin yanına oturmuştu. (Bu mezarda Cehennem ateşi var. Hadis-i şerifte (Kendisi için veya başka müslüman için 70 bin kelime-i tevhid okuyanın günahları affolur) buyuruluyor. Ruhuna (Hatm-i tehlil) sevabı bağışlayacağım. İnşallah affolur) buyurdu. Hatm-i tehlilin sevabını bağışladıktan sonra, (Elhamdülillah bu günahkâr kadın, Kelime-i tehlil sayesinde azaptan kurtuldu) buyurdu. (Makamat-ı Mazheriyye) Hiç kimse, işlediği kötülüğün günahını başkasına veremez. Fakat mümin ibadetlerinin sevabını ölü diri herkese hediye edebilir. Kendi sevabından da hiç eksilme olmaz. (Hidaye) Müslüman ölüler için dua etmek, Kur’an okumak çok faydalıdır. Bir hadis-i şerifte, (Ölülerinize [Müslüman ölülere] Yasin okuyun) buyuruldu. (İ.Ahmed) Enes bin Malik hazretleri bildirir: Bir cenaze kötülenince Resul-i ekrem, (O cezayı hak etti) buyurdu. Başka bir cenazeyi de övdüler, (Ona da iyilik vacip oldu. Bunu övdünüz Cenneti, ötekini kötülediniz Cehennemi hak etti. Sizler yeryüzünde Allah’ın şahitlerisiniz) buyurdu. (Buhari) [Sizler demek, salihlerdir. Fâsıklar, gayrimüslimler Allah’ın şahitleri değildir. Onların sözleri ile bir kimse Cenneti veya Cehennemi hak etmez. Salihlerin şahitliği Allah indinde makbuldür. Bu da, ümmet-i Muhammedin üstünlüğünü gösterir. Bir âyet meali: (Siz en hayırlı ümmetsiniz.) [Al-i İmran 110] Sual: Bir kimse, farz veya nafile bir ibadetini ölü, diri başkasına bağışlayabilir mi? Veya ona ücretle ibadet yapabilir mi? CEVAP Farz olsun, nafile olsun, herhangi bir ibadeti yaparken veya yaptıktan sonra, sevabı, ölü, diri herkese hediye edilebilir. Namaz, oruç, hac, umre, sadaka, Kur’an-ı kerim okumak, evliyanın kabrini ziyaret, kurban, zikir gibi ibadetlerin sevapları başkasına hediye edilebilir. Hediye edenin kendi sevabından hiç azalmadan, bütün müminlere de sevabı erişir. Yani sevap, hediye edilen kimselere, taksim edilmeden, herbirine bütünü kadar erişir. [Günümüzde e-mail gönderme işi buna benziyor. Aynı e-maili binlerce kişiye gönderebiliriz, hepsine aynısı ulaşır, aslı yine kalır.] İbni Ömer hazretleri, Peygamber efendimiz için umre yapmış, İbn-is Serrâc, Resulullah efendimiz için on bin hatim okumuş, mübarek ruhu için kurban kesmişti. Ücret ile ibadet yaptırmak veya ibadetin sevabını başkasına satmak bâtıldır. İbadeti yapmadan pazarlık edilirse, ücret olur. Yaptıktan sonra pazarlık edilirse, ibadeti satmak olur. Sual: Köyümüze küçük bir çeşme yaptırmıştım. Şimdi onu yıkıp büyük bir çeşme yapacaklarmış. Çeşme yıkılınca benim sevabım kesilir mi? CEVAP Hayır, sizin sevabınız da devam eder. Sual: Eski cami yerine yenisi yapılsa eskisinin sevabı kesilir mi? CEVAP Kesilmez. Eskisinin sevabı da devam eder.


Read more: http://kalpislam.blogspot.com/2015/02/dua-olu-diri-herkese-fayda-verir.html#ixzz3S5GrDqqt
Under Creative Commons License: Attribution Non-Commercial Share Alike

Kelime-i tevhidin fazileti

Kelime-i tevhidin fazileti

Kelime-i tevhidin fazileti Sual: Müslüman olan bir kimseye, ilk önce La ilahe illallah, Muhammedün resulullah kelimesinin manasını bilmek ve inanmak farz mıdır? CEVAP Evet farzdır. Bu kelimeye Kelime-i tevhid denir. Kısaca manası, (Allah’tan başka ilah yoktur. Muhammed aleyhisselam da Onun Resulüdür) demektir. Müslümanın her fırsatta söylediği Kelime-i tevhidin fazileti çoktur. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: (Zikrin [Allah’ı anmanın] en faziletlisi La ilahe illallah demektir.) [Nesai] (La ilahe illallah demek 99 belayı önler. Bunun en aşağısı sıkıntıdır.) [Deylemi] (Benim ve diğer Peygamberlerin dediği en üstün şey, La ilahe illallah sözüdür.) [Tirmizi] (La ilahe illallah diyenin günahları silinir, yerine o kadar sevap yazılır.) [E.Ya’la] (La ilahe illallah Cennetin anahtarıdır.) [İ.Ahmed] (La ilahe illallah diyen, sözünde sadık ise, bütün günahları affedilir.) [İ.Gazali] (Ölüm halindekilere La ilahe illallah söylemesini telkin edin, onları Cennetle de müjdeleyin. Şeytanın insana en yakın olduğu an bu vakittir.) [Ebu Nuaym] (Ağır hastayı, La ilahe illallah demeye zorlamayın, sadece telkinde bulunun.) [Dare Kutni] (Son sözü La ilahe illallah olanın, ruhu kolay çıkar ve o söz kıyamette ona nur olur.) [Hakim] (Ahiret, dünyaya tercih edilince, La ilahe illallah sözü, Allah’ın gazabından korur. Dünya kârını, ahirete tercih eden, La ilahe illallah dediği zaman, Allahü teâlâ, "Yalan söylüyorsun, sözünde sadık değilsin" buyurur.) [Beyheki] (La ilahe illallah diyene, işlediği günahlardan dolayı kâfir demeyiniz! Buna kâfir diyenin kendisi kâfir olur.) [Buhari] (Günde yüz defa La ilahe illallah diyenin yüzü kıyamette dolunay gibi parlar.) [Taberani] [Yüzüncüyü söylerken "Muhammedün resulullah" ilave etmek iyi olur. Tecvide göre okununca "Muhammedür-resulullah" denir.] (İhlasla La ilahe illallah diyen Cennete girer. İhlasla söylemek, söyleyeni haramlardan alıkoymasıdır.) [Taberani] İhlas, kalbde Allah sevgisinden başka şeye yer bırakmamak, başka şeyleri temizlemek demektir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Allahü teâlânın birliğine iman edip, şirk koşmadan ve ihlasla namazını kılıp, zekatını verenden Allah razı olur.) [İbni Mace] (İhlasla amel edin! Allahü teâlâ ancak ihlasla yapılan ameli kabul eder.) [Dare Kutni] (İbadetleri ihlas ile yap! İhlas ile yapılan az amel, kıyamette sana yetişir.) [Ebu Nuaym] (İbadetlerini ihlas ile yapanlara müjdeler olsun! Bunlar hidayet yıldızlarıdır. Fitnelerin karanlıklarını yok ederler.) [Ebu Nuaym] (Kırk gün ihlasla ibadet edenin, kalbinden diline hikmet pınarı akar.) [Ebuşşeyh] Sual: Hatm-i tehlil nedir? CEVAP Kelime-i tevhid veya tehlil La ilahe illallah demektir. 70 bin kelime-i tehlil okumaya hatm-i tehlil denir. Mazher-i Can-ı Canan hazretleri, bir kabrin yanına oturmuştu. (Bu mezarda Cehennem ateşi var. Hadis-i şerifte (Kendisi için veya başka müslüman için 70 bin kelime-i tevhid okuyanın günahları affolur) buyuruluyor. Ruhuna Hatm-i tehlil sevabı bağışlayacağım. İnşallah affolur) buyurdu. Hatm-i tehlilin sevabını bağışladıktan sonra, (Elhamdülillah bu günahkâr kadın, Kelime-i tehlil sayesinde azaptan kurtuldu) buyurdu. (Makamat-ı Mazheriyye) 70 bin Kelime-i tevhidi bir kimse veya birkaç kimse okuyabilir. (Menâhic-ül-ibâd) Hatm-i tehlilin dirilere de faydası çoktur. (Mekatibi şerife) Sual: Kelime-i tehlil dakikada şu okunur diye tahmini çekilir mi? CEVAP Hayır. Böyle çekileni hesaba katmamalı. Sual: Kelime-i tehlili 99 mu,100 mü şaşıran, 99 kabul etse caiz mi? CEVAP Evet. Sual: Muayyen kelime-i tehlil söyledikten sonra, sayısını bilmeden daha çok söylemek de caiz mi? CEVAP Elbette, çok iyi olur. Sual: Kelime-i tehlili okurken, şaşırıp yeniden başlamak caiz mi? CEVAP Evet. Sual: Namaz kılarken, yatağa girince, dua veya kelime-i tevhid okurken, ağzımız kapalı olarak kalbden sessiz okumak uygun mudur? CEVAP Kıraat, ağız ile okumak demektir. Kendi kulakları işitecek kadar sesli okumaya, hafif okumak denir. Yanında olan kimselerin de işitecekleri kadar sesli okumaya, yüksek sesle okumak denir. Hafif sesle okuyanı bir iki kişinin işitmesi mekruh olmaz. Sesli okumak, çok kişinin işitmesi demektir. (Bezzâziyye) Kendi işiteceği kadar sesle okumadan kılınan namaz sahih olmaz. Dua ederken de, kendi işiteceği sesle okuması, söylemesi gerekir. Kelime-i tehlili de, ibadet sevabı hasıl olması için, dil ile, kendi işitecek kadar sesli söylemek gerekir. Hatm-i tehlil okuyanların da, en az kendi işitecekleri kadar sesli okumaları gerekir. Kelime-i tehlil, ibadet olarak değil de, kalbi temizlemek için okunurken, dil oynatılmaz. (Redd-ül Muhtar) Hatm-i tehlil Sual: Hatm-i tehlilin, yani 70 bin kelime-i tevhidin, sadece ölülere mi faydası vardır? CEVAP Hatm-i tehlilin, ölü diri, herkese faydası vardır. (Mekatib-i şerife) Tesbih çekerken Sual: Birkaç defa denedim, yarım saatte, bir saatte çekebildiğim Kelime-i tevhidleri tespit ettim. Mesela 10 dakikada 500 Kelime-i tevhid çekebiliyorum. Dakikada ortalama 50 defa çekmiş oluyorum. 40 dakika tesbih çeksem, 2000 defa tesbih çekmiş sayılırım. Böyle tahmini tesbih çekmekte mahzur var mıdır? CEVAP Namazdan sonra çekilen 33’er tesbih gibi, sayısı bildirilmiş olanlarda, kasten eksik veya fazla okunmaz. Hesaba katmak için çekilen tesbihlerde böyle tahminle çekilen tesbihler hesaba katılmaz. Hesaba katılmayan zikirlerde, tahminle, hattâ hiç saymadan, tahmin de etmeden tesbih çekmenin mahzuru olmaz. Kelime-i tevhidin fazileti Sual: Kelime-i tevhid ve kelime-i şehadet okumanın fazileti nedir? CEVAP Bunları okumanın fazileti çoktur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (İhlâsla Lâ ilâhe illallah diyeni Allah ateşe haram kılmıştır.) [Buhari, Müslim] (Bir mümin, Eşhedü en lâ ilâhe illallah dediğinde, Allahü teâlâ, "Ey meleklerim, kulum benden başka Rabbi olmadığını bildi. Şahit olun ki, ben o kulumu affettim” buyurur.) [İ. Asakir] (Sübhanallah diyen, Allah'ı zikretmiş olur. Allah da onu anar. Elhamdülillâh derse, Allah'a şükretmiş olur. Allah da ihsanını artırır. Lâ ilâhe illallah derse, işte o öyle bir kelime-i tevhiddir ki, kim bu kelimeyi şüphe, kibir ve zulüm etmeden söylerse Allah onu ateşten korur.) [Hâkim] (Cennetin bedeli Lâ ilâhe illallah’tır. Nimetin bedeli ise Elhamdülillah’tır.) [Deylemî] (Kalbden ihlâsla Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve Resulühü diyen Cennete girer ve Cehennem ateşi ona dokunmaz.) [Taberanî] (İhlâsla Lâ ilâhe illallah diyene Cennet vacib olur.) [İ. Neccar] (Lâ ilâhe illallah demek 99 derde devadır. Bunun en aşağısı sıkıntıdır.) [Deylemî] (Lâ ilâhe illallah diyen ve kalbinde zerre kadar imanı olan kişi ateşten çıkar.) [Buhârî, Müslim] (Lâ ilâhe illallah kelime-i tevhidini çokça söyleyerek imanınızı yenileyin!) [Ahmed] (Allah dört sözü diğer sözlere üstün kıldı: Sübhanallah, Elhamdülillah, Lâ ilâhe illallah ve Allahü ekber. Kim Sübhanallah veya Allahü ekber yahut Lâ ilâhe illallah derse ona on sevap yazılır, on günahı da silinir. Bir nimete karşılık olmasa da, Elhamdülillah derse otuz sevap yazılır, otuz günahı silinir.) [Ahmed] Sadece Lâ ilâhe illallah veya Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resulullah demekle de Cennete girilmeyeceği, önemli şartların olduğu sitemizde açıklanmaktadır. Sual: Kelime-i tevhid okurken, yüz tanede bir defa, (Muhammedün Resulullah) demek gerekir mi? Zikirmatikle çekince unutuyoruz, mahzuru oluyor mu? CEVAP Ara sıra (Muhammedün Resulullah) demek gerekir, fakat bunu mutlaka yüzüncüde söylemek gerekmez. Hatırlayınca söylenir. Unutunca mahzuru olmaz. Kelime-i temcid ve Kelime-i tevhid okurken Sual: İmam-ı Rabbânî hazretlerinin hatm-i hâcegânı okunurken 500 kere, (Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh) demeli deniyor. Niye tamamı, yani (Aliyyil azîm) kısmı da söylenmiyor? Söylense mahzuru olur mu? Bir de, kelime-i tevhidi okurken, (Muhammedün Resûlullah) da demek gerekir mi? CEVAP (Aliyyil azîm) kısmı da söylense mahzuru olmaz, ancak kitaplarda ne deniyorsa, öyle hareket etmelidir. Kelime-i tevhid yani (Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah) demek de böyledir. 70 bin tane çekilmesine hatm-i tehlil deniyor. Bunu çekerken de sadece, (Lâ ilâhe illallah) demek, yüzüncüde veya her okuyuşu kestiği zaman, (Muhammedün Resûlullah) ifadesini de söylemek caiz olduğu gibi, en sonunda bir kere söylemek de caiz olur. Söylemek lüzumsuz görülürse, hâşâ Resulullah'ın peygamberliğini kabul etmemek gibi bir mânâ çıkabilir. İmam-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: Bu mukaddes (Lâ ilâhe illallah) kelimesinin bereketlerini, faydalarını, bütün mahlûklara, Kıyamete kadar bölseler, hepsini doyuracağını görüyorum. Hele, bu mukaddes, güzel kelimeye (Muhammedün Resûlullah) kelimesi de eklenerek, tebliğ ve tevhid, inci gibi, yan yana dizilirse evliyalığın ve peygamberliğin bütün üstünlükleri ve yükseklikleri, bir araya toplanmış olur. Bu ikisi, saadetin yoluna kavuşturur. (2/37) Kasten (Muhammedün Resûlullah) demekten kaçınanlara itibar etmemelidir. TV izlerken zikir çekmek Sual: (Çalgı çalarken, eğlence, oyun arasında ibadet caiz değildir) hadis-i şerifine göre, TV izlerken zikir çekmek küfür olur mu? Haber dinlerken, belgesel izlerken zikir çekmek caiz değil mi? CEVAP Çalgı çalınırken, müzik eşliğinde zikretmek caiz değildir. Fakat markette, çarşıda, pazarda, iş yerinde, isteğimiz dışında müzik çalınıyorsa, orada zikretmek caiz, hattâ çok sevabdır. Bazıları, gaflet içinde müzik dinlerken, bizim Allah'ı anmamız büyük nimet olur. Bir hadis-i şerifte, (Gâfiller arasında Allahü teâlâyı anan, kuru çalılar arasındaki yeşil ağaç gibidir) buyuruluyor. Haber, sohbet dinlerken, belgesel izlerken de zikretmenin mahzuru olmaz. Ancak herkes iki işi aynı anda yapamaz, biri ihmale uğrar. S. Ebediyye’de, (Mânâsını düşünerek bir âyet okumak, başka şey düşünerek, bütün Kur’anı hatmetmekten daha çok sevabdır) deniyor. Eli işte, gözü oynaşta olanın, işi verimli olmaz. Ama tam verimli olmuyor diye, tamamen de terk etmek yanlış olur. (Bir şeyin tamamı ele geçmezse, hepsi de terk edilmez) sözüne uyup, ne kadarını yapabilirsek, onu kâr bilmeli, tamamen zikirden gâfil olmamalıdır.


Read more: http://kalpislam.blogspot.com/2015/02/kelime-i-tevhidin-fazileti.html#ixzz3S5GjRwoF
Under Creative Commons License: Attribution Non-Commercial Share Alike

İftar vermenin fazileti

İftar vermenin fazileti

İftar vermenin fazileti Sual: İftar vermenin sevabı nedir? CEVAP İftar vermek çok sevabdır. Yolda giderken bir oruçluya bir hurma veya bir zeytin verilse de iftar verme sevabına kavuşulur. Peygamber efendimiz, (Bir kimse, bu ayda bir oruçluya iftar verirse günahları affolur. O oruçlunun sevabı kadar ona sevab verilir) buyurunca, Eshab-ı kiramdan bazıları, bir oruçluyu iftar ettirecek kadar zengin olmadıklarını söylediler. Onlara cevaben (Bir hurmayla iftar verene de, yalnız suyla oruç açtırana da, biraz süt ikram edene de bu sevab verilir) buyurdu. (Beyhekî) Yine bir hadis-i şerifte, (Ramazanda bir misafire oruç açtırana Sırat köprüsünü geçmek kolaylaşır) buyuruldu. (V. Necat) Yemek yedirmek çok sevabdır. Hele oruçluya yedirmek daha çok sevabdır. Oruç tutanın sevabı kadar sevab alır, oruçlunun sevabından eksilme olmaz. Peygamber efendimiz, (Ramazan ayında bir oruçluyu su ile iftar ettiren, anasından doğduğu günkü gibi günahsız olur) buyurunca da, Eshab-ı kiram, “Su az ve kıymetli iken mi?” diye sual etti. Onlara cevaben (İsterse nehir kenarında versin, aynıdır) buyurdu. (V. Necat) Yemek yedirmeyi nimet bilmelidir! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Amellerin en faziletlisi, bir müminin aybını örtmek, karnını doyurmak ve bir ihtiyacını karşılamak suretiyle onu sevindirmektir.) [İsfehani] (Allahü teâlâ, yemek yediren cömertle meleklerine övünür.) [İmam-ı Gazali] (Misafir, sofrada bulunduğu müddetçe, melekler, ev sahibine dua eder.) [Taberani] (Cennette öyle güzel köşkler vardır ki, bunlar, tatlı konuşan, yemek yediren ve herkes uyurken namaz kılanlar içindir.) [Tirmizi] (Arkadaşına, sevdiği yemeği ikram edenin günahları affolur.) [Bezzar] Dostlarla yemek Dost ve arkadaşlara yemek yedirmek, sadaka vermekten efdaldir. Hazret-i Ali buyurdu ki: (Dostlara yedirdiğim bir ekmek, fakirlere verdiğim beş ekmekten daha kıymetlidir. Dostlarla yenilen yemek, köle azat etmekten daha makbuldür.) (O beni yemeğe çağırmıyor. Onu niye çağırayım) dememelidir! Yemeğe çağırırken de, yemeğe giderken de yalnız Allah rızasını düşünmelidir! Yemekte günah işlenen davetlere gidilmez. Fakirlerin davetine gitmeyip de, zenginlerinkine gitmek kibirdendir. Kendinden aşağı olanları ziyaret etmek de tevazu alametidir. Düğün yemeğine davet olunanın gitmesi sünnet, başka ziyafetlere gitmek müstehaptır. Bazı âlimler ise, (Düğün yemeğine gitmek vacip, diğer davetlere gitmek sünnettir) demişlerdir. Müslümanın Müslüman üzerindeki beş haktan biri, davetine icabettir. Yani davetini kabul edip gitmektir. Hadis-i şerifte, (Davete icabet ediniz) buyuruldu. (Müslim) Külfete girenin davetine gitmek gerekmez. Cimrinin davetine de gitmemelidir! Peygamber efendimiz bu hususta, (Cömerdin yemeği şifa, cimrinin yemeği hastalıktır) buyurmaktadır. (Deylemi, Hâkim, İbni Lâl, Dare Kutnî, Hatib) Samimi olarak davet edilen yere gitmelidir! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Müslüman kardeşine ikram eden, Allahü teâlâya ikram etmiş olur.) [İsfehani] (İki kişi birden davet ederse, kapısı yakın olana icabet et! Çünkü kapısı yakın olanın hakkı daha önce gelir.) [Buhari] (Davete icabet etmeyen, Allah’a ve Resulüne asi olmuş olur.) [Buhari] (Dinimizin bu konudaki emrine uymamış olur.) Sual: Haram parayla iftar verilir mi? CEVAP Yalnız haram para ile iftar verip ondan sevap bekleyen kâfir olur. Sevap beklemeden vermek küfür olmaz. Geliri haram helal karışıksa, verilen iftar haram da küfür de olmaz. Sual: Almanya'da şöyle söylentiler var: «Burada herkes zengin istediği her şeyi alıp yiyor. Hiç kimseyi davet etmek gerekmez. Asıl sevap kazanmak için bir fakiri davet edeceksin ki sevap kazanasın. Burada fakir olmadığına göre iftara davet etmek gerekmez» diyorlar. Doğru mu? CEVAP Yanlış. Akıl ile din olmaz. Din kitapları ne yazıyorsa, ona bakılır. Bazı kimseler de, "Mahallende fakir varken hacca gitmek gerekmez. Fakiri sevindirmek hacdan önemlidir" diyorlar. Ama dinimiz öyle demiyor. Müslüman olanın dinimizin bildirdiklerine inanması gerekir. Bütün dünyanın fakirlerini doyursanız, hepsini zengin etseniz, hac yerine geçmez. Fakire yemek yedirmenin sevabı ayrı, iftar açtırmanın sevabı ayrıdır. Peygamber efendimiz, (Ramazan ayında bir oruçluyu su ile iftar ettiren, anasından doğduğu günkü gibi günahsız olur) buyurunca, Eshab-ı kiram, "Su az ve kıymetli iken mi?" diye sual etti. Onlara cevaben (Hayır, ırmak kenarında olsa da, ırmaktan bir bardak su alıp verilse de aynı sevaba kavuşur) buyurdu. Görüldüğü gibi ırmaktan su almak bedavadır. Burada önemli olan oruçluya iftar açtırmaktır. Bu su ile de olur, hurma ile de olur, zeytin ile de olur. Yemek yedirilirse daha çok sevap kazanılır. Sual: Oruçlu olmayanı iftara davet etmek caiz midir? CEVAP Evet, caizdir. Fakat iftara davet ederken, oruç tutanları tercih etmeli. Bir mazereti sebebiyle, oruç tutamıyorsa, mesela yolcu ise, hasta ise yahut muayyen halde ise, onlar da, davet edilebilir. İftar yemeği parası vermek Sual: Birine iftar yemeği parası vermek, iftar vermek gibi sevab mıdır? CEVAP Evet. İftar ettirme sevabı Sual: Cami önlerinde camiden çıkanlara iftarını açmak için hurma veriliyor. Bunlar da iftar ettirme sevabına kavuşuyorlar mı? CEVAP Elbette kavuşuyorlar. Yarım bardak su verilse de, iftar sevabına kavuşulur. İftar ettirme sevabı çok büyüktür. Üç hadis-i şerif meali şöyledir: (Ramazan ayında, bir oruçluyu, su ile de olsa iftar ettiren, anasından doğduğu günkü gibi günahsız olur.) [V. Necat] (Bir kimse, Ramazanda, bir oruçluya iftar verirse, günahları affolur. Hak teâlâ, onu Cehennem ateşinden azat eder. O oruçlunun sevabı kadar, ona sevab verilir.) [İbni Huzeyme] (Bir hacıyı veya bir mücahidi teçhiz eden ve onların ailesini görüp gözeten veya bir oruçluya iftar veren, aynı sevablara kavuşur, diğerlerinin sevabından hiç bir şey eksilmez.) [Beyhekî] İftara davet ederken Sual: İftara veya başka davetlere tanıdıklarımızı davet ederken bazıları, (Kimler geliyor?) diye soruyor. Söylemek gerekir mi? CEVAP Elbette, gerekir. Hattâ sormasını beklemeden, kimlerin geleceğini söylemeli. Gelecekler arasında görüşmek istemediği veya görüşmesinde sakınca olabilecekler olabilir


Read more: http://kalpislam.blogspot.com/2015/02/iftar-vermenin-fazileti.html#ixzz3S5GcPqBt
Under Creative Commons License: Attribution Non-Commercial Share Alike

İnsanlara iyilik etmek

İnsanlara iyilik etmek Sual: İyilik etmenin dindeki yeri nedir? CEVAP Muhammed Masum hazretleri buyuruyor ki: Ömür kısadır. Sonsuz olan ahiret hayatında, insanın karşılaşacağı şeyler, dünyada yaşadığı hâle bağlıdır. Akıllı olan, ileriyi görebilen bir kimse, kısa olan dünyada, hep, ahirette iyi ve rahat yaşamaya sebep olan şeyleri yapar. İnsanlara hizmet etmek için çalışır. İnsanlara iyilik etmek, ahirette azaptan kurtulmaya ve Cennet nimetlerinin artmasına sebep olur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Müslüman, müslümanın kardeşidir. Onu incitmez, üzmez. Bir kimse bir müslümanın aybını, kusurunu örterse, Allahü teâlâ, kıyamette onun ayıplarını, kabahatlerini örter.) [Buhari] (Bazı kimseler, başkalarının ihtiyaçlarını karşılamak, onlara yardımcı olmak için yaratılmıştır. İhtiyaç sahipleri bunlara başvurur. Bunlar için ahirette azap korkusu olmaz.) [Taberani] (Allahü teâlâ, bazılarına çok nimet vermiştir. Bunları, herkese faydalı olmak için yaratmıştır. Bu nimetleri dağıtırlarsa, azalmaz, dağıtmazlarsa bunlardan alıp, başkalarına verir.) [Taberani] (Bir müslümanın, din kardeşinin bir ihtiyacını karşılaması on yıl itikâftan iyidir. Allah rızası için bir gün itikâf ise, insanı Cehennem ateşinden pek çok uzaklaştırır.) [Taberani] (Din kardeşinin bir işini yapana, melekler dua eder. O işi yapmaya giderken, her adımı için bir günahı af olur ve kıyamette çeşitli nimetlere kavuşur.) [İbni Mace) (Din kardeşinin rahata kavuşması veya sıkıntıdan kurtulması için idarecilere gidip uğraşana, sırat köprüsünden, herkesin ayağı kaydığı zaman, Allahü teâlâ ona yardım eder.) [Taberani] (Allahü teâlânın en sevdiği iş, elbise vererek veya yedirip içirerek yahut başka bir ihtiyacını karşılayarak, bir mümini sevindirmektir.) [Taberani] (Saygısızlık edene yumuşak davranan, zulmedeni affeden, vermeyene veren, kendisini arayıp, sormayan ahbabını, akrabasını gözeten, Cennette yüksek derecelere kavuşur.) [Taberani] (Din kardeşine güler yüz göstermek, iyi şeyler öğretmek, kötülük yapmasını önlemek, sorana yol göstermek, sokaktaki pis ve zararlı şeyleri temizlemek, birer sadakadır.) [Tirmizi] (Selam verirken gülümseyen, sadaka sevabına kavuşur.) [İ.E.dünya] (Seferde, topluluğun efendisi, onlara hizmet edendir. Şehitlik hariç, hiçbir amel onun sevabına erişemez.) [Hakim] (Kim, bir müslümanın sıkıntısını giderip, onu sevindirse, Allahü teâlâ, kıyamette en sıkıntılı anlarda, onu sıkıntılardan kurtarır.) [Buhari] (Din kardeşine yardım edenin yardımcısı, Allahü teâlâdır.) [Müslim] (İnsanların en iyisi, onlara faydası çok olanıdır.) [Kudai] (Allahü teâlânın farzlardan sonra en çok sevdiği iş, bir mümini sevindirmektir.) [Taberani] (İmanı en kuvvetli olan, ahlakı en güzel ve hanımına karşı en yumuşak olandır.) [Tirmizi] (Söz veriyorum, tartışmayan, haklı da olsa, kimseyi incitmeyen Cennete girer.) [Tirmizi] (Müminler, birbirine karşı sevgi ve merhamette, bir vücut gibidir. Vücudun bir yeri rahatsız olunca, bütün vücut huzursuz olur. Oranın tedavisi ile meşgul olurlar. Müslümanlar da böyle birbirine yardıma koşar.) [Buhari] (Çevrendekilerle güzel komşuluk et ve kendin için sevdiğini, başkaları için de sev ki müslüman olasın.) [Harâiti] İyiliği sayarak değil saçarak yapmalı İslam âlimleri buyuruyor ki: (Allahü teâlânın size nasıl muamele etmesini istiyorsanız, Onun kullarına öyle muamele ediniz.) (İyiliği sayarak değil, saçarak yapınız.) (Cömert verene değil, verdiğine sevinene denir.) (Bütün kötülükler, hırlaşmalar almak üzerinedir. Bütün iyilikler, vermek üzerinedir.) Herkese iyilik etmek, ödünç veya sadaka vermek çok sevaptır. Akrabaya yapılan iyilik daha sevaptır. Bir kadın, Resulullah efendimize, (Fakir kocama yardımda bulunsam, sadaka yerine geçer mi?) diye sual ettirdiğinde Peygamber efendimiz, (İki sevap vardır. Biri sadaka, diğeri de sıla-i rahim sevabı) buyurdu. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Senden yüz çeviren akrabana verilen sadaka daha faziletlidir.) [Taberani] (Yakın akraba ve komşuya verilen sadakanın sevabı iki misli fazladır.) [Taberani] (Paranızı önce kendi ihtiyaçlarınıza, artarsa çoluk çocuğunuzun ihtiyaçlarına sarf edin! Bundan da artarsa akrabalarınıza yardım edin!) [Müslim] (Bir kimseden amcasının oğlu yardım ister de, o da gücü yettiği halde, vermezse, kıyamet günü Allahü teâlânın fazlından mahrum kalır.) [Taberani] (Bir müslümana ödünç veren iki misli sadaka sevabı kazanır.) [İbni Mace] (Müslüman kardeşini sevindirmek mağfirete sebep olur.) [Taberani] (Bir müslümanın sıkıntısını giderene, Allahü teâlâ iki nur verir. Bu iki nurla Sıratta o kadar çok kimse aydınlanır ki sayısını ancak Allahü teâlâ bilir.) [Taberani] (Duasının kabul, kederinin yok olmasını isteyen, darda kalanı ferahlandırsın!) [İbni Ebiddünya] (Kim, arkadaşının ihtiyacını görürse, Allahü teâlâ da onun ihtiyacını karşılar.) [Taberani] (Hayra vesile olan, hayır işlemiş gibidir. Allahü teâlâ, sıkıntıya düşene yardım edeni sever.) [İbni Neccar] (Cehennemlik biri, Cennetlik birine rastlayınca ona der ki: - Beni tanıdın mı? - Sen kimsin? - Benden abdest suyu istemiştin, ben de onu sana hediye etmiştim. Cennetlik olan, ona şefaat eder. Yine Cehennemlik biri Cennetlik olana şöyle der: - Beni tanıdın mı? - Sen kimsin? - Bana bir iş söylemiştin, ben de o işini yapmıştım. Bunun üzerine ona şefaat eder ve şefaati kabul edilir.) [İbni Mace] (Fakire verilen bir lokma, sahibine beş şeyi müjdeler: 1- Bir tane iken beni çoğalttın. 2- Küçük idim, büyüttün. 3- Düşman iken, beni dost ettin. 4- Fâni, yok olmak üzere iken, beni sonsuz kalıcı ettin. 5- Bugüne kadar sen beni muhafaza ettin, artık ben seni muhafaza ederim.) [Ey Oğul İlmihâli] Müslümana yardım etmenin fazileti Sual: Müslümana yardım etmenin, onu sevindirmenin fazileti nedir? CEVAP İyi kimse, hem kendisi iyi olan, hem de başkalarının iyi olmasına çalışan kimsedir. Bu husustaki hadis-i şeriflerden bazıları şöyle: (Bir mümini sevindiren, beni sevindirmiş olur.) [Ebuşşeyh] (Müslümana sözle yardım eden veya onun için bir adım yürüyen, kıyamette Peygamberlerle emin olarak haşrolur ve 70 şehit sevabına kavuşur.) [Hatib] (Kim bir mümini ferahlatırsa, Allahü teâlâ da kıyamette onu ferahlatır.) [İ.Mübarek] (Allah’ın kullarını üzmeyin. Onları ayıplamayın, gizli kusurlarını araştırmayın. Kim müslüman kardeşinin aybını ararsa Allahü teâlâ da onun aybını arar. Hatta öyle ki, evinden çıkmasa da onu rezil eder.) [İ.Ahmed] (En iyi kimse, kendisi ile alakasını kesenle ilgilenir, kendisini mahrum edene verir ve kendisine zulmedeni de affeder.) [Begavi] (Müslüman, müslümanın kardeşidir, onu üzmez, onu sıkıntıda bırakmaz. Kardeşine yardım edene, Allahü teâlâ yardım eder. Kardeşinin sıkıntısını giderenin, Allahü teâlâ kıyamet sıkıntısını giderir. Bir müslümanı sevindireni, Allahü teâlâ kıyamette sevindirir.) [Nesai] (İki şey var ki, ondan daha iyisi yoktur: Allahü teâlâya iman ve Onun kullarına iyilik etmek, şefkatli olmak. İki şey var ki, ondan daha kötü iki şey yoktur: Şirk ve insanlara kötülük etmek.) [İ.Askalani] (Hasene yapınca sevinen, seyyie yapınca üzülen mümindir.) [Ebu Ya’la] (Hasenen seni sevindiriyor, seyyien de seni üzüyorsa, sen müminsin.) [Diyâ] [Hasene; iyilik, güzellik, sevap. Seyyie; günah, kötü iş] Layık olana da, olmayana da iyilik et! Sual: (İyilik ettiğin kimsenin şerrinden sakın) buyuruluyor. Dinimiz ise, herkese iyilik etmeyi emrediyor. Bu hadis-i şerifin açıklaması nasıldır? CEVAP Genel olarak kötü kimseler, kadirşinas değildir, nankördür. Nitekim Kur’an-ı kerimde mealen, (Allah ve Resulü kendi lütuflarından onları [kötüleri] zenginleştirdiği için öç almaya kalkıştılar) buyuruluyor. (Tevbe 74) Demek ki kötü kimselerin, kendilerine iyilik edenlere zararları dokunabilir. Bunun için atalarımız şöyle demişlerdir: (İyilikten maraz doğar) (İyilik et kele, duyursun seni ele) (İyiliğe iyilik olsaydı, kara öküze bıçak çalmazlardı) Bu sözler, iyiliğin mutlaka zararlı olduğunu göstermiyor. Bazı kötü kimselere iyilik edince onlardan bazı uygunsuz hareketlerin, zararların gelebileceğini gösteriyor. En hafif ve leziz kuş etinin bile bazı hastalara dokunması gibidir. Bu anlamda hadis-i şerifler hatta âyet-i kerime bile vardır. Hazret-i Ali, (Kötü kimse, kendisine iyilik yapılınca katılaşır, iyilik edene bir zarar verebilir) buyuruyor. Yine büyük bir zat, (Kötüye iyilik edince, ahmaka acıyınca, onlardan gelecek kötülükten sakının!) buyuruyor. Demek ki birine iyilik ettik, ondan kötülük gelirse, o kimsenin kötü biri olduğu anlaşılıyor. Mesela bayramlaşmaya gelen bir şeker hastasına, onun hastalığını bilmeden baklava versek, onun hastalığı artar. Kabahat baklavada ve baklava ikram edende değildir. Kötü kimse de iyiliğe tepki olarak kötülük yapıyorsa, kabahat iyilikte değildir. Kötü kimseler, mürüvvetsizdir, kadirşinas değildir, nankördür. Allahü teâlânın, (Kendisine iyilik edene kötülük eden, benim nimetime nankörlük etmiş olur, kendisine kötülük edene iyilik eden de, bana şükretmiş olur) buyurduğu bildirilmiştir. Bir menfaat elde etmek için seninle arkadaşlık edenin şerrinden sakın! Çünkü beklediği şey kesilince; özür kabul etmez. (Şu’âb-ül-iman) Yine genel olarak bir kimse, hiçbir menfaat beklemeden Allah rızası için, kötü birine de iyilik ederse, ondan zarar gelmez. Eğer, bir menfaat karşılığı iyilik ediyorsa, iyilik ettiği kimseden zarar gelebilir. Hiçbir menfaat beklemeden, sırf Allah rızası için iyilik etmekten korkmamalıdır. Kötü kimse, buna zarar vermeye kalksa da, fazla başarılı olamaz. İyilik eden, kendine iyilik etmiş olur. Onun için atalarımız, (İyilikten kötülük gelmez), (İyilik eden iyilik bulur), (İyilik et, denize at, balık bilmezse Hâlık bilir) demişlerdir. Demek ki, iyilik balık için değil, Hâlık için, yani Allah rızası için yapılırsa zararı olmaz. Muhammed Masum hazretleri buyuruyor ki: İhsan eden, iyilik eden sevilir. Hadis-i şerifte, (İhsan sahibi kimseyi sevmek, insanların yaratılışında vardır) buyuruldu. (Deylemi) İnsan, ihsanın, iyiliğin kölesidir. Gönül, kendine iyilik edeni sever, kötülük edenden nefret eder. İnsan, ister istemez iyilik edene karşı sevgi duyar. Bunun için Peygamber efendimiz şöyle dua ederdi: (Ya Rabbi, kötü birinin, bana iyilik etmesini nasip etme!) [Deylemi] Allahü teâlânın kullarına hizmet etmekle, dünya ve ahirette çeşitli nimetlere kavuşulur. İnsanlara iyilik etmek, onların işlerini güler yüzle ve tatlı dille ve kolaylıkla yapmak, insanı Allah sevgisine kavuşturur. Ahiret azaplarından kurtulmaya ve Cennet nimetlerinin artmasına sebep olur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Allahü teâlânın en çok sevdiği kulu, Onun nimetlerinin, kullarına ulaşmasına vasıta olandır.) [Deylemi] (Her iyilik sadakadır.) [Tirmizi] (İnsanların iyisi, insanlara iyilik eden kimsedir.) [İ. Ahmed] (Arkadaşın iyisi, arkadaşına, komşunun iyisi ise komşusuna iyilik eden kimsedir.) [Tirmizi] (En iyiniz, kendisinden hep iyilik beklenilen ve şerrinden emin olunandır. En kötünüz, kendisinden iyilik beklenilmeyen ve şerrinden emin olunmayandır.) [Tirmizi] (İnsan, kendine iyilik edene sevgi, kötülük edene de nefret duyacak şekilde yaratılmıştır.) [Ebu Nuaym] (İyilikler fenalıkları giderir.) [Ebu Nuaym] (İyilik zâyi olmaz, kötülük unutulmaz, herkes ettiğini bulur.) [Beyheki] O halde, maddi bir menfaat beklemeden herkese iyilik etmeye çalışmalıdır. İyilikte yarış Sual: Hizmet eden insanlara gıpta ederek, onlarla yarış olur mu? CEVAP Yarış, yardımlaşma iyilikte olur. Kötülükte, bölücülükte yardımlaşma, yarış olmaz. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (İyilik etmekte, kötülüğü önlemekte birbirinizle yardımlaşın! Günah işlemekte, zulümde, haddi aşmakta yardımlaşmayın!) [Maide 2] (İyi işler için yarışanlar bunun [iyiliğe koşmak, kötülüğe mani olmak, ibadete devam etmek] için yarışsınlar) [Mutaffıfin 26] Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Şu iki kişiye gıpta edilir: Bunlardan biri, ilmi ile amel eden ve başkalarına da öğreten, diğeri de, meşru yolda kazandığını, meşru yolda sarfeden.) [Müslim] (Ani ölüm, mümine rahmet, facire nedamettir.) [İ.Ahmed] Süfyan-ı Sevri hazretleri, (Ani ölümü istemezdim. Ama fitnelerden korktuğum için ani ölümü istiyorum) buyurdu. Orada bulunan Yusüf bin Esbat hazretleri, (Hayır ben ani ölümü istemiyorum. Hatta fazla yaşamayı istiyorum. Belki günahlarıma tevbe eder, salih ameller işlerim) buyurdu. Orada bulunan Hazret-i Vüheyb de, (Ben her ikisini de istemem. Çünkü hangisinin hakkımda hayırlı olduğunu bilemem. Allahü teâlâ hakkımda neyi takdir etti ise, onu sever, onu kabul ederim) buyurdu. Süfyan-ı Sevri hazretleri bu sözü duyunca, (Kâbe’nin Rabbine yemin ederim ki, bu Allah adamlarındandır. Doğrusunu bu söyledi) diyerek onu alnından öptü. Bayezid-i Bistami hazretleri de, (Ya Rabbi senin güzel gördüğün şeyi senden isterim) diye dua ederdi. İnsanlığa hizmet nasıl olur Sual: Kimi kumarhane açıyor. Bunu bir hizmet olarak gösteriyor. Hatta dini yıkıcı faaliyetlerine "insanlığa hizmet" diyorlar. İnsanlığa hizmet nasıl olur? CEVAP Herkes, insanlığa hizmet etmenin en şerefli vazife olduğunu ve bunun için çalıştığını söyler. Kendi keyfi, zevki için ve para kazanmak için olan çalışmalarını, didinmelerini, bu hizmet maskesi ile örtenler pek çoktur. İnsanlara hizmet, onları dünyada ve ahirette, huzura kavuşturmak demektir. Bunun da tek yolu, tek başarıcısı, insanları yaratan, yetiştiren, merhameti ve ihsanı sonsuz bol olan Allahü teâlânın gösterdiği saadet yolu, yani İslamiyet’tir. O halde, insanlığa hizmet, İslam’a hizmet ile olur. İslam’a hizmet, insanlığa hizmettir. İnsanlığa düşman olanlar, İslamiyet’i yok etmeye çalışmıştır. Saldırmalarının en tesirlisi, müslümanları aldatmak, içerden yıkmak olmuştur. Onları bölmüşler, birbirine düşman etmişler, dinsizlerin pençesine düşmelerine sebep olmuşlardır. Hizmetlerdeki sıkıntı Sual: Bu zamanda İslam’a hizmet nasıl olur? Müslüman olarak ne yapmamız gerekir? CEVAP İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını, sözlerini yaymak için, keramet sahibi olmak, âlim olmak şart değildir. Her müslümanın bunu yapmak için uğraşması gerekir. Fırsatı kaçırmamalıdır. Kıyamette her müslümana bunu soracaklar, "İslam’a niçin hizmet etmedin?" diyeceklerdir. Dine hizmet için uğraşmayanlara, din bilgilerini yayan kurumlara, kimselere yardım etmeyenlere, çok azap yapılacaktır. Özür, bahane kabul edilmeyecektir. Peygamberler, insanların en üstünleri, en kıymetlileri iken, hiç rahat oturmadı. Allahü teâlânın dinini, seadet-i ebediyye yolunu yaymak için, gece gündüz uğraştılar. Mucize isteyenlere de, (Mucizeyi Allahü teâlâ yaratır. Benim vazifem, Allahü teâlânın dinini bildirmektir) buyurdu. Bu yolda çalışırlarken, Allahü teâlâ da bunlara yardım eder, mucize yaratırdı. Bizim de, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını, sözlerini yaymamız ve kâfirlerin, düşmanların, müslümanlara iftira ve eziyet edenlerin, kötü, alçak, yalancı olduklarını, gençlere, dostlara bildirmemiz gerekir. Bu yolda malı ile, kuvveti ile, mesleği ile çalışmayanlar, azaptan kurtulamayacaklardır. Bu yolda çalışırken, sıkıntı çekmeyi büyük saadet, büyük kazanç bilmelidir. Peygamberler, Allahü teâlânın emirlerini bildirirken, cahillerin, soysuzların hücumlarına uğrardı. Çok sıkıntı çekerlerdi. O büyüklerin en üstünü, seçilmişi, Allahü teâlânın habibi olan Muhammed aleyhisselam, (Benim çektiğim eziyet gibi, hiçbir Peygamber eziyet görmedi) buyurdu. [c.1, m.193] Her müslümanın, Ehl-i sünnet itikadını öğrenmesi ve sözü geçenlere öğretmesi gerekir. Ehl-i sünnet âlimlerinin sözlerini bildiren kitapları ve gazeteleri bulup almalı, bunları gençlere, tanıdıklara göndermeli, okumaları için çalışmalıdır! İnsanlara, Allahü teâlânın emir ve yasaklarını bildirmek, kıymetli bir hizmettir. Ancak cenab-ı Hakkın sevdikleri bu hizmet ile şereflenir. Sual: Otobüste hiç kimseye yer vermesek kul hakkı yemiş olur muyuz veya kimlere yer vermek gereklidir? CEVAP Yer vermemekle kul hakkı geçmez. Kim olursa olsun iyilik etmek sevaptır. İyi kimseye iyilik daha çok sevaptır. Herkese yumuşak davranmalı Sual: Müslümanlara iyilik etmeye çalışırken neye dikkat etmeli? CEVAP Her zaman yumuşak davranmaya çalışmalı, sertlikten kaçmalıdır! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Allahü teâlâ refiktir. Yumuşaklığı sever. Sertlik edenlere vermediği şeyleri yumuşak davrananlara ihsan eder. Başkalarına vermez.) [Müslim] (Yumuşak davran! Sertlikten ve çirkin şeyden sakın! Yumuşaklık insanı süsler, çirkinliği giderir.) [Müslim] (Yumuşak davranmayan hayır yapmamış olur.) [Müslim] (Kendisine yumuşaklık verilene dünya ve ahiret iyilikleri verilmiştir.) [Tirmizi] (Cehenneme girmesi haram olan ve Cehennemin de onu yakması haram olan kimseyi bildiriyorum. Dikkat ediniz! Bu kimse, insanlara kolaylık, yumuşaklık gösteren mümindir.) [Tirmizi] İhsan sahibini sevmek Muhammed Masum hazretleri buyuruyor ki: İhsan eden, iyilik eden sevilir. Hadis-i şerifte, (İhsan sahibini sevmek, insanların yaratılışında vardır) buyuruldu. Bütün iyilikleri yaratan, insana can, mal, sıhhat veren, zararlardan, korkulardan koruyan Allahü teâlâyı sevmek, insanlık icabıdır. Sevmenin üç alameti vardır: 1- Onu sevenleri sevmek, 2- Ona itaat etmek, 3- Onu, dil ile, beden ile övmek. Bunlardan ikincisine Şükür, üçüncüsüne Hamd etmek denir. Onu sevenleri, O da sever. İhsanlarını arttırır. Allahü teâlânın sevgisini kazanmaya çalışana Salih kul denir. Bu sevgiyi kazanmış olana Veli denir. Başkalarının da kazanması için çalışan Veliye, Vesile denir. Allahü teâlâ, Kur'an-ı kerimin Maide suresinde, (Vesile arayınız!) buyuruyor. Vesilenin bu iyiliği, bu ihsanı, dünya ve ahiret nimetlerinin en kıymetlisidir. O halde, onu sevmek, hem bu ihsanın sahibi olduğu için, hem de, Allahü teâlânın sevgili kulu olduğu için, çok gerekir ve insanın birinci vazifesidir. Hakiki vesileye kavuşmak, en büyük saadettir. (C.1, m.27) Sual: Müslüman olmayanlara da, merhamet etmek, saygı göstermek gerekir mi? CEVAP Allah indinde herkes, insan olarak eşittir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (İnsanlar [insan olarak] bir tarağın dişleri gibi eşittir.) [İbni Lal] (Rabbiniz bir, babalarınız, dininiz ve Peygamberiniz de birdir. Arabın Aceme, Acemin Araba üstünlüğü olmadığı gibi, kırmızının karaya, karanın kırmızıya üstünlüğü yoktur. Hiçbir milletin diğerine üstünlüğü yoktur. Ancak takva bakımından biri diğerinden üstün olabilir.) [İbni Neccar] [Acem, Arap olmayan milletler demektir.] Bunun için mümin olsun, kâfir olsun, bir kimseden kendini üstün görmek kibirdir. Kibir ise çok büyük günahtır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Kalbinde zerre kadar kibir olan Cennete giremez.) [Taberani] Başkalarının kendisine saygı göstermelerini sevmek de doğru değildir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Kendisi için ayağa kalkılmasından hoşlanan, Cehenneme gidecektir.) [Tirmizi] Gayrı müslim de olsa İkram için, iyi geçinmek için, müdara için gayrı müslim olsa da ayağa kalkmak caizdir. Buradaki ölçü, müslüman olmayanlara sevgi beslememektir. Merhamet ile sevmeyi karıştırmamalıdır. Hazret-i Âişe validemiz bildirir: Bir gün içeri girmek için biri geldi. Resul-i ekrem, (Müsaade edin, içeri girsin! O kabilesinin en kötüsüdür) buyurdu. O kimse, odaya girince gülerek karşılayıp iltifat etti. O kimse gidince merak edip sordum, ya Resulallah, kötü insan dediğiniz halde ona iltifat etmenizin sebebi nedir? Buyurdu ki: (İnsanların kötüsü, zararından korunmak için kendisine ikram edilendir.) [Buhari] Kâfir-mümin herkese, hatta bütün hayvanlara merhamet etmek gerekir! Peygamber efendimiz, (Merhametli olmayan imanlı olmaz) buyurunca, Eshab-ı kiram sual etti: - Ya Resulallah, hepimiz merhametliyiz. - Bir arkadaşa merhamet kâfi değildir. Bütün mahlukata merhametli olmak gerekir. [Taberani] Dinimizde merhametin, saygının yeri büyüktür. Bu husustaki hadis-i şeriflerden bazıları şöyle: (Büyüğünü saymayan, küçüğüne acımayan bizden değildir.) [Tirmizi] (Yerdekilere merhametli olmayana, göktekiler merhamet etmez.) [Taberani] (İnsanlara merhamet etmeyene, Allah da merhamet etmez.) [Taberani] Görüldüğü gibi, müslümanlara denmiyor. (İnsanlara) deniyor. O halde bütün insanlara ve hayvanlara acımak gerekir. "Kâfire, zalime nasıl acınır ki?" denebilir. Kötülük etmelerini önleyip iyi bir insan, yani salih bir müslüman olmaları için çalışmakla onlara merhamet edilmiş olur. Kim olursa olsun yaşlıya saygı göstermelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Yaşlılara saygı göstermek, Allahü teâlâya tazimdendir.) [Ebu Davud] Yaşlı kimse gayrı müslim ise, ona yapılan saygı dini için değil, insan olduğu içindir. Örnek insanlar Lisan-ı hâl, lisan-ı kalden entaktır. Yani insanın hâl ve hareketi, sözünden daha tesirlidir. Hakiki müslümanların hâllerine bakıp müslüman olanlar çoktur. Bunlardan biri şöyle: Gayrı müslimlere ait bir ticaret kervanı gelip, gece Medine’nin dışına kondu. Yorgunluktan hemen uyudular. Halife Hazret-i Ömer, şehri dolaşırken bunları gördü. Abdurrahman bin Avf’ın evine gelip, (Bu gece bir kervan gelmiş. Hepsi kâfirdir. Fakat bize sığınmıştır. Eşyaları çoktur ve kıymetlidir. Yabancıların, yolcuların bunları soymasından korkuyorum. Gel, bunları koruyalım) dedi. Sabaha kadar bekleyip, sabah namazında mescide gittiler. Kervandakilerden bir genç uyumamıştı. Arkalarından gitti. Soruşturup, kendilerine bekçilik eden iki şahıstan birinin Halife Ömer olduğunu öğrendi. Gelip, arkadaşlarına anlattı. Roma ve İran ordularını perişan eden, adaleti ile meşhur, yüce halifenin, bu merhamet ve şefkatini görerek, İslamiyet’in hak din olduğunu anladılar ve seve seve müslüman oldular. (Menakıb-ı Çihar-ı Yâr-ı Güzin) İhtiyaç arzetmek Sual: İhtiyacını her zaman insanlara arz etmekte mahzur var mıdır? Sık sık ihtiyacını arz eden birine yardım etmemekte mahzur var mıdır? CEVAP Zaruret ve fazla bir ihtiyaç hasıl olmadıkça ihtiyaçlarını insanlara bildirmek doğru değildir. Mümkün mertebe ihtiyacını bildiren kimselere malı ile, dili ile yardım etmek çok sevaptır. Mükaşefetül-kulubda diyor ki: İhtiyacını gidermesi için sık sık müslüman kardeşine gitme! Çünkü buzağı anasını emerken ifrata kaçarsa, anası onu süsebilir. Allahü teâlâ buyuruyor ki: (İyilik etmek ve fenalıktan sakındırmak hususunda birbirinizle yardımlaşın!) [Maide 2] Hazret-i Ali buyurdu ki: (Kim bir kalbe sevinç verirse, Allahü teâlâ o sevinçten bir lütuf yaratır. O kimseye bir musibet geldiği zaman, bu lütuf o kimsenin kalbine su gibi akar. Suyun kirleri temizlediği gibi, lütuf da, kalbdeki kederleri siler.) Her iyilik sevaptır Sual: Otobüste birine yer versek, görmeyen birini yoldan geçirsek sevap olur mu? CEVAP Allah rızası için yapılan her iyiliğe sevap verilir. Hadis-i şerifte, (Her iyilik sadakadır) buyuruldu. Her iyiliği Allah rızası için yapınca sevap alınır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Mümin, [Allah rızası için] yaptığı her işten sevap alır. Yoldaki bir şeyi kaldırsa, birine yol tarif etse, sözünü anlatamayana yardım etse, birine keçisini sağarak yardım etse, sevap alır.) [Ebu Ya’la] Hele görmeyenlere [a’malara] yardım etmek elbet daha sevaptır. Hadis-i şerifte, (A’mayı kırk adım götüren Cenneti hak eder) buyuruldu. (Beyheki) Yemek yedirerek veya başka iyilik ederek insanları sevindirmek de büyük sevaptır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Darda kalana kolaylık gösterene, Allahü teâlâ da dünya ve ahirette kolaylık gösterir. Kim de bir müslümanın aybını örterse, Allahü teâlâ da dünya ve ahirette onun aybını örter. Kul, kardeşine yardım ettiği müddetçe, Allahü teâlâ da kendisine yardım eder.) [Müslim] (Duasının kabul olmasını ve kederinin giderilmesini isteyen, darda kalanı feraha kavuştursun!) [İ. Ebiddünya] (Allah katında amellerin en sevimlisi, bir müslümanı sevindirmek yahut bir sıkıntısını gidermek veya sabrını taşıran bir kederini ortadan kaldırmak yahut borcunu ödemektir.) [Ebuşşeyh] (Bir müslümana elbise veren, o elbiseden bir parça kalsa da, Allah’ın hıfzı emanında olur.) [Hakim] Üzerek sevindirmek Sual: Bir arkadaşın kalemini sakladım. Arkadaş, kaybettim diye epey aramış, çok üzülmüş. Fakat kalemini verince sevindi. Arkadaşları böyle sevindirmek sevap olur mu? CEVAP Birinin malını, parasını şaka olarak alıp saklamak caiz değildir. Böyle yapmakla o kimse üzülmüş olur. Başkasını üzmek ise haramdır. (Hadika) Diyelim ki; arkadaşa aldığınız kalemi vermekle on sevap yazılmışsa, onu üzdüğünüz için yüz günah yazılmıştır. Neticede kârda değil, zarardasınız. Sizin arkadaşa yaptığınız iyilik şuna benziyor: Cemaatle nafile namaz kılmanın mekruh olduğunu bilen bazı kimseler, cemaatle nafile kılmayı adıyorlar. Sonra da cemaatle nafile kılıyorlar. Bu çok yanlıştır. Günah olan bir şey adansa da yapılmaz. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki: (Az bir haramdan kaçmak, 80 bin nafile hac sevabından efdaldir.) [Deylemi] Bir hadis-i şerifte, (Çok az bir günahtan kaçınmak, bütün cin ve insanların [nâfile] ibadetleri toplamından daha iyidir) buyuruluyor. Her günah, Allahü teâlâya isyan olduğundan, büyüktür; fakat bazısı, bazısına göre küçük görünür. Bir küçük günahı yapmamak bütün cihanın nafile ibadetlerinden daha sevabdır, çünkü nafile ibadet yapmak farz değildir. Günahlardan kaçınmaksa farzdır. (Rıyad-un-nasıhin) Sual: Ölmek üzere olan bir hristiyana su vermek caiz midir? CEVAP Evet. Susamış bir köpeğe bile su vermek çok sevaptır. İnsanları sevindirmek Sual: Bir Müslümana iyilik etmek mi daha sevaptır, yoksa zikir ve benzeri ibadetlerle meşgul olmak mı? CEVAP İkisini de yapmaya çalışmalıdır. (Bir mümini sevindirmek bir yıllık nafile ibadetten hayırlıdır) buyuruluyor. Ubeydullah-i Ahrar hazretleri de, (Zikir ve murakabe, bir Müslümana hizmet yapılamadığı zamanda olur. Birinin gönlünü alacak, onu sevindirecek bir hizmet, zikir ve murakabeden önce gelir) buyururdu. Murakabe, nafile ibadet yapmak, Allahü teâlânın, her an, her şeyi gördüğünü, bildiğini düşünmektir. Demek ki insanlara yardım ve hizmet ederek onları sevindirmek daha sevaptır. Ne şekilde olursa olsun, dine uygun olarak insanları sevindirmek çok sevaptır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (En kıymetli amel, bir müminin sıkıntısını gidermek, borcunu ödemek veya karnını doyurmak suretiyle sevindirmektir.) [Taberani] (Sıkıntıya düşene, çaresize yardım edeni Allahü teâlâ sever.) [İbni Neccar] (Din kardeşinin bir işini yapmak için gidenin, her adımında 70 günahı affedilir ve 70 sevap verilir. O iş bitene kadar, böyle devam eder. İşi yapılınca, bütün günahları affedilir. O işi yaparken ölürse, sorgusuz sualsiz Cennete gider.) [İbni Ebiddünya] (Duam kabul olsun, sıkıntım gitsin diyen, darda kalanı ferahlandırsın!) [İbni Ebiddünya] İyi haber getirmek Sual: Sevdiğimiz kimseye sevdiğimizi, sevmediğimize de sevmediğimizi söylemek gerekir mi? CEVAP İyi şeyler bildirilir, kötü şeyler bildirilmez. İki hadis-i şerif meali: (Sevdiğinize sevdiğinizi söyleyin, nefret ettiğinizden de uzak durun.) [Nevafi-ul-atıra] (İyi kişi, iyi haber getirir. Kötü de kötü haber.) [İ. Asakir] Sevgi ile ilgili bir hadis-i şerif meali de şöyledir: (Din kardeşini seven, ona sevdiğini bildirsin.) [Buhari] Zalime yardım etmek Sual: Birine iyilik ettinizse ondan kötülük bekleyin deniyor. Böyle bir şey olabilir mi? CEVAP İyilere iyilik etmek iyidir, onlardan zarar gelmez. Fakat kötülere iyilik edince onlardan zarar gelebilir. Kötülük eden zâlimdir. Zâlime yardım edince, ondan zarar göreceği hadis-i şerif ile bildiriliyor. Bir hadis-i şerif meali de şöyledir: (Kim bir zâlime yardım ederse, Allahü teâlâ o zâlimi ona musallat eder.) [İ.Asakir] İyilik etmeli Sual: Teşekkür etmeyene, nanköre de iyilik etmek caiz midir? CEVAP Elbette, herkese iyilik etmek iyidir. İki hadis-i şerif meali: (Layık olana da, olmayana da iyilik et! İyilik ettiğin kimse, buna layıksa ne iyi. Layık değilse, sen iyilik edicilerden olursun.) [İbni Neccar] (İyilik zayi olmaz, kötülük unutulmaz, herkes ettiğini bulur.) [Beyheki] Atalarımız da, (İyilikten kötülük gelmez), (İyilik eden iyilik bulur), (İyilik et, denize at, balık bilmezse Hâlık bilir) demişlerdir. Demek ki, iyilik balık için değil, Hâlık için, yani Allah rızası için yapılırsa zararı olmaz. Allah için ömründe bir kere olsun iyilik eden mahrum kalmaz. Bir Müslüman, bir İslam âliminin veya evliyanın ruhuna, ömründe bir kere, bir Fatiha okuyup hediye etse, o zat, bu iyiliğin altında kalmaz. Mutlaka o kimseye şefaat eder. İki hadis-i şerif meali: (Allahü teâlâ, zerre kadar hayır işleyeni rezil etmez.) [İ. Adiy] (Ömründe hiç hayır yapmayan bir Müslümanın, [başka Müslümanlara zarar vermesin diye] bir dikeni yoldan kaldırması, Allah indinde makbul görülerek Cennete gitmesine sebep oldu.) [Ebu Davud] Bir hadis-i kudsi de şu mealdedir: (Ya Musa, ömründe bir kere îsâr edene, îsâr ahlakı ile bana kavuşana hesap sormaktan haya ederim.) [Şir’a – şerh-i Hutab] Îsâr, muhtaç olduğu bir şeyi kendi kullanmayıp, muhtaç olana vermek, mümin kardeşlerinin işlerini bitirmek demektir. Kendi muhtaç olduğu malın hepsini, muhtaç olanlara verip, yokluğuna kendisi sabr etmektir. İyi huyların çok kıymetlisidir. Âyet-i kerimeler ile övülmüştür. Sual: Allah indinde bir mümine yapılacak en kıymetli şey nedir? CEVAP Bir iyilik ederek, onu sevindirmektir. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: (Farzlardan sonra en kıymetli amel, bir mümini sevindirmektir.) [Taberani] (En faziletli amel, bir müminin ayıbını örtmek, karnını doyurmak veya bir ihtiyacını karşılamak suretiyle onu sevindirmektir.) [İsfehani] (Bir mümini sevindiren, beni sevindirmiş olur. Beni sevindiren de, Allah indinde bir ahit almış olur. Allah’tan ahit alana da, ateş asla dokunmaz.) [Ebu-ş-şeyh] (Din kardeşini sevindirmek kadar, Allah katında kıymetli bir şey yoktur.) [İ. Neccar] (Bir Müslümanı sevindiren, kabrimde beni sevindirmiş olur. Beni sevindireni de Allahü teâlâ kıyamette sevindirir.) [İ. Neccar] (Allahü teâlâ, bir Müslümanın sıkıntısını giderip, onu sevindireni, kıyamette en sıkıntılı anlarda sıkıntılardan kurtarır.) [Buhari] (Müslüman, Müslümanın kardeşidir, onu üzmez, onu sıkıntıda bırakmaz. Kardeşinin sıkıntısını giderenin, Allahü teâlâ kıyamet sıkıntısını giderir. ) [Nesai] (Her şeyin bir anahtarı vardır, Cennetin anahtarı da yoksulları sevmektir.) [İbni Lal] (Cennetteki sevinç sarayına, ancak çocukları sevindirenler girer.) [İ. Adiy, İ. Neccar] (Bir kimse, mümin kardeşini sevindirince, bir melek, bu kimseye hep dua eder. Ölüp kabre konunca, yanına gelip, “Beni tanıyor musun?” der. Ölü, “Hayır” deyince, “Ben, bir Müslümana verdiğin sevincim. Bugün seni sevindirmek için geldim. Kabirde yanındayım, kıyamette de, sana şefaat edip Cennetteki makamını göstereceğim” der.) [İ. Ebi-d-dünya] Güçsüzlerin gücü Sual: Sakat, engelli, düşkün ve güçsüzlere yardım eden rızka kavuşur mu? CEVAP Evet, kavuşur. Birkaç hadis-i şerif şöyledir: (Siz, güçsüzleriniz sayesinde rızka ve zafere kavuşuyorsunuz.) [Müslim] (Aranızdaki zayıflar sebebiyle yardıma ve rızka kavuşuyorsunuz.) [Buharî] (Allah bu ümmete, ancak zayıfların duaları, namazları ve ihlâsları sayesinde yardım ediyor.) [Nesaî, Tirmizî] (Nice [kıymetsiz ve hakir görülerek] kapılardan kovulan, pejmürde kılıklı kimseler vardır ki, [onlar Allah yanında çok kıymetlidir, şu şöyle olacak diye] yemin etseler, Allah [onlara ikram için, dediklerini yaratır] yeminlerini doğru çıkarır.) [Müslim] (Bazı âlimler bu hadis-i şerifi, “Güçsüz kimseler dua etse, Allah dualarını kabul eder” diye açıklamışlardır.) Eden bulur Sual: (Etme bulma) deniyor. Bu iyi şeyler için de geçerli mi? Yoksa sadece kötülük edenler için mi geçerlidir? CEVAP İyilik edenler için de geçerlidir. Mesela bir genç, bir ihtiyara yaşından dolayı hürmet ederse, Allahü teâlâ o gence uzun ömür verir, kendisine hizmet edecek gençler yaratır. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir: (Bir genç, bir ihtiyara yaşından dolayı hürmet ederse, o genç ihtiyarlayınca, Allahü teâlâ, ona hizmet edecek gençler yaratır.) [Tirmizi] (Ana babasına hizmet edenin ömrü, bereketli ve uzun olur.) [İslâm Ahlâkı] (Men hadime hudime.) = Hizmet eden hizmet görür. Büyüklerimiz de, (Müminlere hizmet eden muhtaç duruma düşünce, ona da hizmet eden çok olur) buyuruyor. Demek ki, kötülük eden kötülük bulduğu gibi, iyilik eden de iyilik buluyor. Hizmet nimeti Sual: Dedem, (Hizmette lezzet olmamak olmaz) diye çok eski bir şiir okurdu. Hizmet nedir? CEVAP Hizmet, insanlara maddî veya manevî yönden yardımcı olmak, onlara iyilik etmektir. Hizmet edenin Allah katında değeri diğerlerinden üstündür. Bir hadis-i şerif meali şöyledir: (İnsanların efendisi onlara hizmet edendir.) [Ebu Nuaym] Bir toplumda en çok hizmet eden, en çok sevabı alır. Seferde ve savaşta hizmet, başka zamanlardakine göre daha kıymetlidir. İki hadis-i şerif meali şöyledir: (Seferdekilerin efendisi, onlara hizmet edendir. Hizmette önde olan kişiyi, o topluluk, şehit olma durumu hariç, hiçbir amelle geçemez.) [Hâkim] (Allah yolunda savaşanların en üstünü, savaşanlara hizmet edendir. Sonra da onlara haber getirendir.) [Taberanî] Evlada hizmet, babaya hizmettir. Babaya hizmet, evlada hizmettir. Bir zatın sevdiklerine hizmet, o zata hizmet etmek olur. Resulullah, Eshabını [arkadaşlarını] çok severdi. Eshabından birine hizmet edeni görünce ona dua ederdi. (Ramuz) Bir büyük zatın talebelerine hizmet edilirse, o büyük zat da elbette çok sevinir. Muhtaçlara hizmet ve iyilik etmek daha çok sevab olur. Bir hadis-i şerif şöyledir: (Dul ve yoksullara hizmet eden, fi-sebilillah cihad eden gibidir.) [Buharî] Hizmette, ana baba daha önemlidir. Bir hadis-i şerif şöyledir: (Ana babasına hizmet edenin ömrü, bereketli ve uzun olur.) [İslâm Ahlâkı] Allah için hizmet edene, muhakkak hizmet edenler bulunur. (Bir genç, bir ihtiyara yaşından dolayı hürmet ederse, o genç ihtiyarlayınca, Allahü teâlâ, ona hizmet edecek gençler yaratır) hadis-i şerifi, (Men hadime hudime=Hizmet eden hizmet görür) hadis-i şerifine bir örnektir. Her ne şekilde olursa olsun, yardım ve hizmet çok sevabdır. İki hadis-i şerif: (Bir mümini sevindirene, maddî veya mânevî bir hacetini görene, Allahü teâlâ, Kıyamette ona hep hizmet edecek birini yaratır.) [Taberanî] (Allahü teâlânın farzlardan sonra en çok sevdiği iş, bir mümini sevindirmektir.) [Taberanî] (Şu üç şeyi yapan, tam mümindir: Ailesine hizmet eden, fakirlerle oturup kalkan ve hizmetçisiyle birlikte yiyen.) [Deylemî] (Bir kimse, din kardeşinin bir işine yardım etse, Allahü teâlâ da onun işini kolaylaştırır. Bir kimse, bir Müslümanın sıkıntısını giderir, onu sevindirirse, kıyamette en sıkıntılı zamanlarında, Allahü teâlâ onu sıkıntıdan kurtarır. Bir Müslümanın ayıbını, kusurunu örtenin, ayıplarını, kabahatlerini de kıyamette Allahü teâlâ örter.) [Buhari, Müslim] (Bir kimse, din kardeşine yardım ettikçe, Allahü teâlâ da ona yardım eder.) [Müslim] (Allahü teâlânın, başkalarına da versin diye nimet verdiği kulları vardır. Onlar bu hizmeti yüksünürlerse, Allah o nimeti onlardan alır, başkasına verir.) [Ramuz] (Allahü teâlâ, başkalarına da versin diye, bazı kullarına çok nimet vermiştir. Bu nimetleri Allahü teâlânın kullarına dağıtırlarsa, nimetleri azalmaz. Bu nimetleri onlara ulaştırmazlarsa, Allah nimetlerini bunlardan alır, başkalarına verir.) [Taberani] Maddî yönden iyilik etmek çok sevabsa da, manevî yönden iyilik etmek daha büyük sevabdır. Birinin hidayetine sebep olmak, ona Ehl-i sünneti öğretmek, doğru bir kitap vermek çok büyük sevabdır. Bir hadis-i şerif şöyledir: (Kim, hidayete [Ehl-i sünnete] davet ederse, o yola girenlerin bütün sevabları ona da yazılır.) [Tirmizî] Mümine hizmet Sual: İyi veya kötü kimseye yahut iyi olanla daha iyi olana hizmet etmek sevab bakımından farklı olur mu? CEVAP Elbette farklıdır. Mümbit toprağa ekilen tohumla, kıraç veya çorak toprağa ekilen tohumdan aynı ürün alınmaz. Dine hizmet edene hizmet edilirse daha çok sevab alınır. (Men hademe hudime) buyuruluyor. Hizmet edene, Allahü teâlâ başkalarını da hizmet ettirir. Hem dünyada hem âhirette karşılığı verilir. Müminlere hizmet eden, ihtiyaç sahibi olunca, ona da hizmet edenler çok olur. Dinimize hizmet edene bir bardak su verenin kabir azabı, ölüm acısı ve mahşer azabı görmeyeceği, Arş’ın altında gölgeleneceği din kitaplarında yazılıdır. Dine hizmet edene bir kalem, bir kitap veren cihad sevabı alır. Hele seyyidlere yani Resulullah efendimizin soyundan gelenlere hizmet etmek daha büyük sevabdır. Bir seyyide yol gösterdiği için Yahudi’nin parmağının azap görmediği kitaplarda yazılıdır. Seyyidler çok kıymetlidir. Günahkâr da olsalar onlara hizmeti büyük şeref bilmelidir. Seyyidlere hizmet eden son nefeste imanla ölür. İyilikten maraz doğar mı? Sual: (İyilikten maraz doğar) diyorlar. İyilik ettiklerimden kötülük görüyorum. Kimseye iyilik etmemek mi gerekir? CEVAP İyilere iyilik etmek iyidir, onlardan zarar gelmez. Fakat kötülere iyilik edince onlardan zarar gelebilir. Kötülük etmek de zulümdür. Zâlime yardım edince, ondan zarar görülebilir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir: (Kim bir zâlime yardım ederse, Allahü teâlâ o zâlimi ona musallat eder.) [İ. Asakir] İyiliğe layık olmayana iyilik etmek pişmanlık doğurur. İmam-ı Şâfiî hazretleri, (Aşağı kimselere iyilik etmek düşmanlığa sebep olur) buyurdu. (Mizan) Bazı kötülere iyilik edilirse düşman olabilir, dikkat etmek gerekir. Bir kimse, Hazret-i Ali’ye kötülük ediyor, o da, (Ben ona hiç iyilik etmemiştim, o niye bana kötülük etti?) buyuruyor. Buradan, kötülere iyilik edilirse, dikkat etmek gerektiği, onlardan bir zarar gelebileceği anlaşılmaktadır. (İyilik edene iyilik et, kötülük edeni affet!) hadis-i şerifi düsturumuz olmalıdır. Bir başka hadis-i şerifte de, (Sizin en iyiniz, kendisinden hep iyilik beklenen ve kötülük etmeyeceğinden emin olunandır) buyuruluyor. (Tirmizî) Başkaları kötülük etse de biz iyilik etmeliyiz. Maddî zararımız olsa da, biz iyilik ehli olmuş oluruz. Fedakâr olmak Sual: (Bize iyilik etmeyene, iyilik etmeye devam etmek enayilik olur) deniyor. Mutlaka onlardan iyilik beklemek mi gerekiyor? CEVAP Makbul olan iyilik, karşılık beklemeden Allah rızası için yapılandır. Karşılık beklenirse alışveriş olur. (İyilik et, at denize, balık bilmezse Hâlık bilir) demişler. Yani (Balık için değil, Allah rızası için yap!) demektir. Güzel ahlak sahibi olan iyilik eder. Bir hadis-i şerif: (Güzel ahlak, gelmeyene gitmek, vermeyene vermek, zulmedeni affetmektir.) [Hâkim] (Enayilik olur) sözü yanlıştır. İyilik etmekten geri kalmamalı. Asıl enayilik, iyilikten kaçmak ve böylece âhiretteki büyük nimetlerden mahrum kalmaktır. Dinimizin emrine uymalı, fedakâr olmalı, gelmeyen Müslümana gitmeli, kötülük edene iyilik etmeli, vermeyene vermeli. Bir hadis-i şerif: (Veren el, alan elden üstündür.) [Buhârî] Hep veren el olmaya çalışmalı. İyi insan, sadece başkalarına sıkıntı vermeyen değil, başkalarından gelen sıkıntılara da katlanandır. İyi komşu da böyledir. Hakiki Müslüman, kendi rahatını, arkadaşının rahatı için terk eder, başkalarının enayi demesine aldırış etmez, hep fedakâr olur. Deniyor ki: Taşlı yolda, yayan gelsin, / Hak yola baş koyan gelsin! / Rahatını düşünmeyen, / Tatlı cana kıyan gelsin!

Read more: http://kalpislam.blogspot.com/2015/02/insanlara-iyilik-etmek.html#ixzz3S5GUnXy5
Under Creative Commons License: Attribution Non-Commercial Share Alike